26 Temmuz 2016 Salı

02:32, İstanbul
27/07/2016 
Merhaba, 

İki keklik bir kayada su içerken dertli kekliğin dertsizlere dert açmasına yanık sevda denir. İki keklik bir kayada su içerken dertli kekliğin dertsizlere dert açması biraz şrfszlik bence. İki keklik bir kayada su içerken teke bıçağın gümüş kında paslanmasını dert eden adam bize uzun geceler ve yar boynundan bahsetmesin. O iki keklik şimdi ne yapıyor acaba? Neyse CANIM SIKILIYOR. 

Bu sayfayı dört sene önce açmıştım fakat annemin baba tarafından iki kuşak önceki halasının gelip "cnmm eminim çok güzell yerlere geleceksinn x halan" yazması tedirginliğini yaşadığımdan kimseye söylemeden kapattım. 


Buraya bir şeyler yazmaya aniden karar verdim fakat bilgisayarın açılmasını beklerken bu düşünceden vazgeçtim. Bilgisayar açıldıktan sonra ise yazmaya yeniden karar verdim. Çünkü CANIM SIKILIYOR. 


Uzun vakitler bir kültür sanat dergisinde düzenli yazmış biri olarak ,en çok da bundan dolayı, ağır ağdalı bir dil kullanmak ya da az bilinen kalıplarla betimlemeler yapmak istemiyorum. Çünkü CANIM SIKILIYOR. Ve canımın sıkıntısını geçirmek için bilinç akışıyla yazmak istiyorum. 


15 Temmuz'u 16'ya devreden gece, elbette bu girizgâh kendini yüksek siyasal analizler içeren cümlelere bağlamayacak, o gece yirmi üç yaşına girdiğimi söyleyeceğim sadece.Yüksek siyasal analizler yapmayacağım çünkü size yemin ederim ki bundan nefret ediyorum. Herkesin bir fikrinin olması beni aşırı çok etkiliyor mesela. Otobüste biri arkamda temelsiz ideolojik bilgileriyle yüksek siyasal analizler savuruyorsa etrafa, önümü ilikleyip tek elimle yerden bir selam alıp göğsümden alnıma götürerek kutlamak istiyorum: "Aman efendim, dilleriniz neler diyor. Maşallah neler de biliyorsunuz." Neyse 23 yaşına girdiğimden bahsediyordum. Aslına bakarsanız 23 yaşına girmek pek fena değil. Çünkü ortada somut bir şey yok. Açıkçası 18'den sonrası o kadar hızlı geçti ki, belki 38 yaşına bile girmiş olabilirim de ben 23 sanıyorumdur. Hesaplamak öyle kolay olmuyor. Bazen hesaplamaya gerek de olmuyor. Çünkü CANIM SIKILIYOR.


Size son zamanlarda nasıl yaşadığımdan bahsedeyim mi? Uyanınca düşünmeye başlıyorum; havuza mı gitsem, Polonez'e mi gitsem, Beyoğlu'na mı geçsem, ya ben Balıkesir'e dönsem, Urla'da mı tatil yapsak, Palamutbükü'ne mi gitsek, Doğu Ekspresi mi yapsam, ya biriyle mi buluşsam, spora mı başlasam, yavru kedi mi alsam, Acaba iş mi arasam, birilerine haber mi uçursam, bir film mi izlesem, yeni bir kitaba mı başlasam, o makaleyi mi tamamlasam, bilet mi baksam, vize randevusu mu alsam, ya ben Hindistan'a dönsem, tiyatro metnine mi yoğunlaşsam, babamın işyerini mi ziyaret etsem, balkona mı çıksam, İzel Çelik mi Ercan, Atlara su mu versem, yürüyüp yağ mı yaksam, havuç mu rendelesem, yogaya mı başlasam, yeni arkadaşlar mı edinsem, zillere mi basıp kaçsam... Sonra tüm bunları düşünürken kendimi koltukta uyuyakalmış hâlde buluyorum. Çünkü CANIM SIKILIYOR.


Bir şeyleri başarabileceğime dair taşıdığım inançla, hiçbir şey yapamayacağım kaygım ince bir çizgide gidip geliyor ve sanırım bu memleketimin gerçekliğinden azade değil.


Bu bir giriş, bütün kalıpların ötesinde birkaç cümle yalnızca. Belki devamı gelir belki bir CANIM SIKILIYOR gecesinin dökümü olarak kalır.



03:03, İstanbul
27/07/2016 
Gizem İbak 
ibakgizem@icloud.com